ZEYNEP ORAL İLE 40 YILLIK KAHVE HATIRI

ZEYNEP ORAL İLE 40 YILLIK KAHVE HATIRI

ZEYNEP ORAL İLE 40 YILLIK KAHVE HATIRI1

Ayşegül Yüksel

Haziran 2020

Korona virüsünün ‘evde kal’mayı zorunlu kıldığı günlerde herkes gibi ben de yıllardır el sürmediğim kalabalık dolaplarımı düzenlemeye çalışıyorum. Birbirine girmiş kitapları, dergileri ve gazete kesiklerini elden geçirirken bir de baktım, Zeynep Oral’la ilk kez karşılıklı kahve içişimizin üstünden tam 40 yıl geçmiş. O gün olduğu gibi gözümde canlandı birden. ODTÜ Amatör Tiyatrolar Şenliği’ndeyiz. Yıl 1980, mevsim bahar, 12 Eylül’ün yaşanmasına daha birkaç ay var. (12 Eylül’den sonra bir süre, değil ODTÜ’de, hiçbir yerde tiyatro şenliği falan olmayacak.)

Zeynep’i Milliyet’teki ‘Esintiler’ köşesinden ve Milliyet Sanat Dergisi’nin yazı işleri müdürü olarak tanıyorum. O da yazılarımı Cumhuriyet’te okuduğunu söylüyor. Kaynaşıveriyoruz. ODTÜ Mimarlık Amfisi’nde oyunlar gün boyunca birbirini izlerken, aç kalıyoruz. (O zamanlar, seyir alanlarında her derde deva çay, kahve makineleri olmadığı gibi ODTÜ yerleşkesinde, öğrenci kafeteryası dışında, yemek yiyecek bir yer yok. Tost yapan bölüm kantinleri de çoktan kapanmış.) Zeynep’e, Şenlik binasının hemen yanında olan -eski adıyla- Beşeri İlimler Binası’ndaki odamda abur cuburla idare etmeyi öneriyorum. O da kafeterya kalabalığına karışmaktansa benimle gelmeyi seçiyor.

Bir Fincan Kahvenin 40 Yıllık Hatırı

Hava karardı kararacak. Odamda pişirdiğim kahveye yarı bayatlamış krakerleri katık ederek gece oynanacak oyunu beklerken bir yandan da çene yapıyoruz. İkimiz de yazmaya 1966 yılında başlamışız. İkimiz de bir dönem ONK Copyright Ajansı için yurt dışı yazışmaları yürütmüşüz. Zeynep İzmir Amerikan Lisesi’ni bitirmiş, ben de İstanbul’daki ‘kardeş okul’ olan Üsküdar Amerikan Lisesi’ni. İkimiz de ikişer çocuk büyütmekteyiz. Dahası, ikimiz de tiyatro eleştirisi yazıyoruz. ‘Bir fincan kahvenin 40 yıllık hatırı’ olup olmadığını henüz bilemeden başlıyor dostluğumuz.

Zeynep’le o gün bugündür birlikte çok kahve içtik. Uluslararası tiyatro şenliklerinde, Roma’nın o güzelim ‘piazza’larında, Varşova’da, Helsinki’de, Lizbon’da, Doğu Berlin’de, Seul’de, İKSV’nin tiyatro danışma kurulu toplantılarında… Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği’nin kongrelerinde çok sıkı çalışarak Türkiye’yi pek çok yıl yönetim kurulu üyesi seçtirmeyi becermiştik. Bugün Zeynep Oral birçok uluslararası kültür ve/ya da sanat kuruluşunun yöneticileri arasında yer alıyor. Ülkemizdeki benzer kurum ve derneklerinde ise çoğunlukla başkanlık yaptı/yapıyor. Bu görevlerdeki başarısı hep yeniden seçilmesinden belli.

Tiyatromuzun Marco Polo’su

Zeynep’in yaşamı yolculuklarla geçti, geçiyor. Dünyanın her yanındaki tiyatro olaylarını bizlerle paylaşmak için oluşturduğu metinler birer arşiv değerindedir. Onu, bir yazımda “tiyatromuzun Marco Polo’su” olarak anmıştım. Doğrudur. Çünkü –birçok kitabında okuduğunuz gibi- gittiği ülkelerdeki tiyatro etkinliklerini, o kültürün insanlarıyla ve bütüncül sanatıyla birlikte kucaklamayı başarmıştır.

Yurtdışı gezileri ve acar gazeteciliği Zeynep’e –yine kitaplarında yer alan- pek çok dünya ünlüsüyle söyleşi yapma olanağı kazandırmıştır. Ya biyografi çalışmaları, ya denemeleri, ya araştırma metinleri… Onun pek çok baskısı yapılan onlarca kitabından hangi türden olanını okursanız okuyun, her satırına işlediği coşkunun peşine takılıp gidiverirsiniz. Zeynep Oral’ı daha yakından tanımak için, bütün yapıtlarını, ama özellikle de sıkı gazetecilik uğraşına 1968 yılında başladığı Milliyet’ten, 29 yıllık özverili çalışması sonunda nasıl yeni patronlarca atıldığını anlattığı ‘Meslek Yarası’ kitabını okumalısınız…

Düşünceyi Duyguyla Harmanlama Ustası

Zeynep Oral artık yıllanmış bir Cumhuriyet yazarı. Sanatın tüm dallarına olan tutkunluğu, şiirle olan yakın dostluğu, işlediği konular ne olursa olsun yazarlığını taçlandıran özellikler. İnandığı doğruları inatla savunan, sözünü sakınmayan, yürekli, disiplinli ve çalışkan bir gazeteci olmanın yanında sevgi dolu bir eş, arkadaş ve dost bir anne, tatlı bir babaanne, parlak bir kadın ve güzel bir insan olarak yaşamını değerlendiriyor. Aldığı ulusal/uluslararası ödüllerin sayısını artık kendisi bile bilmiyor. Yazdıklarının içerdiği duygusallığın biraz abartılı olduğunu düşündüğüm olmuştur. Oysa, onun yazarlığının gizi, metinlerine kattığı coşkuda saklı. Zeynep Oral yazma uğraşına yıllar eklendikçe, ‘düşünceyi duyguyla harmanlama’ ustalığını pekiştiriyor.

Bu nedenle çok seviliyor ve çok okunuyor.

1 Bu yazı, Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmıştır.