“UYUYAN GÜZEL” TÜM İHTİŞAMIYLA YENİDEN SAHNEDE

“UYUYAN GÜZEL” TÜM İHTİŞAMIYLA YENİDEN SAHNEDE

“UYUYAN GÜZEL” TÜM İHTİŞAMIYLA YENİDEN SAHNEDE

Zeynep Aksoy

Üsküdar’daki eski Tekel Fabrikası binasındayız. Burada Devlet Tiyatrosu’nun çok güzel bir sahnesi var, fakat aynı zamanda burası AKM kapandığından beri, İstanbul Devlet Balesi’nin “karargah”ı. Bale stüdyoları, soyunma odaları, dinlenme koltuklarının olduğu sıcak bir fuaye, baş koreograf Ayşem Sunal ve bale baş öğretmeni Çiğdem Tezcür’ün odası, Bale Sahne Müdürlüğü, Basın ve Halkla İlişkiler odası, masör odası ve dansçıların kendi imkanlarıyla oluşturdukları fitness odası var burada. Tabii içinde çalışınca dışarıdan görülmeyen bazı zorlukları olabilir fakat insanı hemen içine alan, sıcak bir atmosfere sahip bale bölümü. Bir süredir buradaki stüdyolarda hummalı provalar sürüyor çünkü Şubat 2017’de prömiyer yapan “Uyuyan Güzel” farklı bir kastla bu Aralık ayında yine sahnelenecek. Mesleklerinin zorluğu düşünüldüğünde, bale sanatçıları için dünyanın en disiplinli ve çalışkan insanları demek yanlış olmaz herhalde. Bunun yansımasını çalışmalarında hemen görüyorsunuz. Duvardaki panoda gün detaylı bir biçimde saat saat eserin çalışılacak bölümlere ayrılmış; düetler, korolar… Program hiçbir aksama olmadan tıkır tıkır işliyor, iki stüdyoda provanın biri biterken diğeri başlıyor. O kadar detaylı çalışıyorlar ki! Hocalar ve koreograflar her bir kol hareketi, her bir adım, her bir duruş, her bir pozisyon üzerinde tek tek  duruyor, mükemmel olana kadar çalıştırıyorlar. Bale stüdyolarında geçirdiğim bir günde Uyuyan Güzel’in bölümlerinden “Mavi Kuş”, “Rose Adagio” ve “Periler”in provalarını izledim. Mükemmeliyetçilik bir yana, yakından ve prova olarak izlendiğinde işin zorluğu daha da belli oluyor. Sahnede belli etmiyorlar ama her bir sekanstan sonra  canları çıkıyor, özellikle Mavi Kuş gibi zor bölümler teknik açıdan inanılmaz karmaşık. Ama yorgunluktan şikayet eden yok, prova süresi boyunca, en mükemmele ulaşana kadar pes etmeden çalışıyorlar. Gencecik insanların ömrü kısacık ve bedeni inanılmaz zorlayan mesleklerine bu adanmışlıklarını görmek çok etkileyici ve ilham verici. Her güzelliğin bir bedeli var fakat balenin temelinde yatan kusursuzluk ve mükemmeliyete ulaşmak için ödenen bedensel bedellerin seyirci karşısında aldığı geri dönüş herhalde bütün bunlara değiyor.

Çaykovski’nin “Uyuyan Güzel”i klasik bale repertuarının en sık sahnelenen ve en zor eserlerinden biri. Grimm Kardeşler’in versiyonundan tanıdığımız masal aslında Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde farklı dönemlerde biraz değişerek yeniden ortaya çıkıyor. İlk bilinen versiyonu 1330-1344 arasında yazılan, Büyük Britanya’nın kurmaca bir başlangıcını anlatan, Kral Arthur efsanelerinin çıkış noktası, lirik bölümleri de olan nesir biçiminde yazılmış, yazarı belli olmayan bir romansta, Perceforest’te. Sonra 1634’te İtalyan Giambattista Basile’in bir masallar toplamasında yeralıyor. Charles Perrault’un 1697’de basılan “Histoires ou contes du temps passé/”inde yeralan ve Grimm kardeşlerin dayandıkları versiyon Basile’in versiyonundan adapte edilmiş. Hikaye basit ve birçok masal gibi iyilik/kötülük karşıtlığında iyiliğin kazanması üzerine kurulu: Kötü kalpli peri Carabosse, Kral ve Kraliçenin kızları prenses Aurora’nın vaftiz törenine davet edilmediği için öfkelenir ve prensesi lanetler. Aurora 16. yaşgününde parmağına bir iğne batması sonucunda ölecektir. İyi kalpli Leylak Perisi’nin laneti tamamen ortadan kaldıracak gücü yoktur ama hafifletmeyi başarır: Prenses parmağına iğne battıktan sonra 100 yıl uyuyacak ve 100 yılın sonunda yakışıklı bir prensin öpücüğüyle uyanacaktır.

1888’de St. Petersburg kraliyet tiyatrosunun direktörü Ivan Vsevoloski Çaykovski’ye Grimm kardeşlerin masallarındaki bu hikayeden bir bale yapmak istediğini iletir. Çaykovski’nin bir önceki balesi “Kuğu Gölü” pek de heyecanla karşılanmamıştır (müthiş klasiklerin ilk oynandıklarında beğenilmeme gibi ilginç bir genel durumları var) fakat yine de kabul eder. Vsevoloski hikayeyi yazarken Grimm’lerin masalı aldıkları Perrault’nun diğer öykülerinden Mavi Kuş, Çizmeli Kedi, Beyaz Kedi gibi karakterleri de hikayesine katar. Kraliyet Balesi’nin baş koreografı Marius Petipa daha bestelenmeden eserin müzikal yapısının nasıl olması gerektiğine dair çok detaylı notlar verir Çaykovski’ye; besteci 1888’de üzerinde çalışmaya başladığı balenin orkestrasyonunu 1889’da tamamlar ve eser 1890 kışında St. Petersburg’da ilk kez sahnelenir.

Balede müzikal anlamda iyiliği temsil eden Leylak Perisi ile kötülüğü temsil eden Carabosse’nin çok net leitmotifleri var, fakat genel olarak müzik sakin, romantik ve lirik. Koreografik anlamda ise repertuarın en zor eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.

İDOB’un 2017’de prömiyer yapan “Uyuyan Güzel” balesini baş koreograf Ayşen Sunal Savaşkurt Petipa’nın orijinal koreografisinden yola çıkarak düzenleyip sahneye koymuş. Genel olarak baştan sona yumuşak bir tonda akan balenin kötü peri Carabosse’nin ilk belirişi, Uyuyan Güzel’e kendilerini beğendirmeye çalışan prensler ve Uyuyan Güzelli rose adagio, mavi kuş düeti gibi tansiyonu değiştiren, dramatik ve yoğun anları da var. Benim izlediğim eski kastta bütün solistler mükemmeldi, bu kast da, provalardan gördüğüm kadarıyla aynı derecede başarılı olacak. Bir Fransız sarayı atmosfer ve dekorunda başlayan balenin ikinci bölümünde ürkütücü bir orman dekoru ve ışığı var; bale bu iç ve dış mekanlar arasında geçiyor ve avizelerden korkunç ağaç dallarına klasik anlamda çok estetik bir sahne tasarımı söz konusu, (Dekoratör-Adnan Öngün) dekoru ve dansçıları destekleyen ışık tasarımı (Önder Arık) ve her karakterle ayrı renk ve detaylarda özdeşleşen kostüm tasarımı da (Gülden Çimen Somuncuoğlu) bütünü destekleyen uyumlu ve güzel bir estetiğe sahip. Fakat elbet baleyi bale yapan koreografi ve dansçılar. İDOB’un dansçıları her zaman çok iyidir ve bu zor koreografide koristlerden solistlere herkes üstün performanslar sergiliyor. Provalarda izlediğim kadarıyla Mavi Kuş düetinin kastlarından biri Hasan Topçuoğlu ve Zuhal Karaca ile Aurora’yı yani uyuyan güzeli canlandıracak kastlardan Büşra Ay, sahnenin hiçbir illüzyonu olmadan, sadece prova odasındaki performanslarında dahi teknikleri ve yorumlarıyla beni kendilerine hayran bıraktılar.

Klasik baleler dünya kültür sanat mirasının çok önemli ve çok özel parçaları. Her bir performansın ardında çok yoğun bir yetenek, emek ve adanmışlık, aynı zamanda da bir koruma var, ne de olsa 19. yüzyıl sonundan, hiçbir kayıt aletinin olmadığı bir çağdan bir koreografi günümüze kadar korunarak taşınıyor. Dansçılar ve onları çalıştıran hocalarla koreograflar başta olmak üzere bütünü oluşturan tüm detaylar, orkestra, dekor, kostüm, ışık; hepsi bir araya gelip bize bu mücevherleri sunuyorlar, değerlerini bilelim ve izlemeye, desteklemeye devam edelim.